Reklamlar her ne kadar sıkıcı gibi gözükse de günümüz endüstrisinin temel taşlarından biridir. Özellikle tüketiciyi harekete geçirmek için kullanılan reklamlar, yazılı basından sonra görsel basında daha sonrasında da internetin yaygınlaşması ile hayatımızın her alanına giriş yapmayı başarmıştır.
İnternette sıklıkla karşılaşılan reklamların genellikle ilgi alanlarınızla veya son dönem arama yaptığınız şeylerle alakalıdır. Bu durum akıllara “Reklamlar beni nasıl tanıyor?” sorusunu getirmektedir. Kulağa illegal gibi gelse de aslında reklamların sizi tanımasının nedeni yine sizsiniz. İnternette gezinirken önünüze gelen farklı bilgiler ve onaylanması gereken formlar çıkar. Bu verileri bilinçli ya da bilinçsiz olarak onaylamanız bilgilerinizin aktarımına izin vermektedir.
Veri toplama işlemi ‘Big Data’ sayesinde gerçekleşmektedir. Sosyal medyadaki paylaşımlarınızdan aracınızın GPS verilerine, uygulama üstlerinden yaptığınız mesajlaşmalardan ses kayıtlarına kadar birçok özel veri izin verdiğiniz ölçüde veri deposunda toplanır. Reklamcılar bu verileri kullanarak ilginizi çekecek şekilde kullanabilmek için belli algoritmalarla birlikte işlemek zorundadırlar.
Toplanan verilerin anlamsal bir bütünlüğe dönüşmesi ile birlikte pazarlama ürünlerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Analiz edilen veriler kategorilere ayrılır ve benzer ilgi alanlarına sahip olan kullanıcılar bu kategorilerde gruplandırılır. Örneğin; internette sıklıkla avcılıkla ilgili videolar seyredip bununla alakalı blogları okursanız “avcılık” kategorisinde yer alırsınız ve etiketiniz bu alanın içerisinde şekillendir. Aynı durum sosyal medya için de geçerlidir. Beğeni oranlarınız kozmetik ve giyim sektörü içerisinde dağılıyorsa buna göre reklamlarla karşılaşırsınız.
Verilerin toplanmasında firmaların birbirleri ile nasıl anlaştıkları da önemli detaylardan biridir. Twitter, YouTube, Facebook, Google, Yahoo gibi arama motorları ve sosyal medya uygulamaları sadece kendi sitelerini ziyaret eden kullanıcıların verilerini kullanabilmektedir. Bazı firmalar bu sorunu aşabilmek için kendi aralarında imzaladıkları anlaşmalarla veri paylaşımına gitmektedir. İşte tam da bu nedenden dolayı Google’da arattığınız bir kategori, Facebook ya da YouTube’da reklam olarak karşınıza çıkmaktadır. Firmalar bu verileri istihbarat ekipleri ile de paylaşmaktadır.
Kişisel bilgilere ulaşmak için en kısa yol: “Browserlar”
İnternet tarayıcıları (browser) kişisel bilgilerinize ulaşmak için en çok kullanılan yöntemlerin başında gelmektedir. Chorome, Opera, Mozilla gibi tarayıcılar internette yaptığınız her şeyi kayıt altına alır. Hatta Mouse imlecinizin hangi bölümde ne kadar süre kaldığı bile kayıt altına alınıp işlenmek üzere veri depolarına yollanmaktadır. Tüm bu işlemler yasal olduğu için kullanıcının herhangi bir itiraz hakkı bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenler gün boyunca internette gezerken karşınıza çıkan reklamların ilgi alanlarınızla alakalı olmasını sağlamaktadır. Böylece verilen reklamdaki ürünler doğrudan hedef kitleye yöneltilmiş olur. Bu da ciddi bir pazarlama başarısını beraberinde getirir.